Şarkın Sultanları

Şarkın Sultanları 

I

Ben her akşam dolaşırdım bu yeşil sahilde,
Aşinalar gibi karşımda gülümserdi sular;
Nazlı rüzgar konuşur anladığım bir dilde,
Sevdiğim şarkıyı söylerdi hafiften korular.

Yaz kış, öterdi ağaçlar bu derin maviliği,
Uhrevi beldeler üstünde güneş parlardı;
Bir havari gibi her gün denizin inlediği
Kayalıklarda gezen ince kadınlar vardı.

Sisli enginleri ruhumda duyup dinlerken
Dolaşan kızları toplardı deniz şen sesine,
Ayrı bir yüz düşünürdüm bu güzelliklerden
El ederken sarışın şaireler beldesine.

Gülmek isterdi uzaktan bana bir gölge, niye?
Tanımazdım onu, esmer mi veyahut sarı mı?
Belki bir gün gelerek toplar o mabude diye,
Dağıtırdım deli rüzgarda uzun saçlarımı.

Gezerek sessiz adımlarla nefessiz kımda
Geçirirdim bu hararetli yaz akşamlarını;
Bazı bir şüphe parıldardı sönük ruhumda,
Her güzel yüzde arardım bir ilahi kadını.

II

Bir  hazan akşamı indimdi yeşil sahile ben, 
Vardı kumral sular üstünde beyaz bir yelken.

Daralan omzuma bir yaşlı sedir oldu kaya,
Gözlerim daldı uzaklardaki mermer saraya.

Ufkun üstünde güneş secde eden bir iklil.
Tutuşan körfeze çizmişti alevden bir Nil.

Gölgeler cenneti olmuştu bütün karşıki yar,
Gölgelenmişti kayıtsız uyuyan genç adalar.

Silinirken güneşin yorgun ufuklardan izi
Bir kürek darbesi titretti o baygın denizi.

Geri döndümdü düşerken yere boynumdaki şal;
Kayalıklarda yanaşmıştı uzun bir sandal.

Geçti bir gizli nefes gölgeli sahillerden...
Sandalın taşlara yaslandığı tenha yerden. 

İndi şarkın sarışın kızlarının en genci;
Arkadan bir köle, munis ve uzun bir zenci.

Kumlar üstünde, çakıllarda denizden sessiz,
Yürümekteydi bu parlak ve karanlık iki iz.

Solgun alnında kımıldardı yürürken saçlar,
Belli, çalak idi bir yavru geyik ruhu kadar.

Ben o hummalı bakışlarla sararken geçeni,
"Kim bu vahşi" demek ister gibi süzmüştü beni.

O zaman kalbimi bir gizli günah etti esir,
Sardı etrafımı gökten boşalan bir zincir.

Önce kalbimde beyaz elleri bir sisli kışın;
Sonra karşımda o sultan, o ilahi sarışın...

 Bir alev şarkısı halinde geçerken o peri,
Kül olup kaldı hayalimde onun nağmeleri.

Sanki vurmuştu benim alnıma çöllerdeki sam,
Kumların üstüne düşmüştü yılan başlı asam.

III

Bütün eşyaya  hazan indi, sular dermansız.
Şimdi bir gölgeyi bekler, gezerim ben yalnız.

Gördüğüm manzara, akşamları, kalbimde bir ok;
Gece, kalbim gibi, evlerde ışık yok, ses yok.

Mavi bir sis çiziyor bahçeler üstünde sabah,
Geziyor gölgeli sahilde hazin bir seyyah.

                                                   
                                                         
Faruk Nafiz Çamlıbel









 
Facebook beğen
 
 
Bugün 18 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol